MUHARREM MANAV “EN BÜYÜK MİRAS TECRÜBEDİR!”
HASTEK Plastik Sistemleri Yönetim Kurulu Üyesi Muharrem Manav kimdir? Profesyonel çalışma yaşantınızı sizden dinleyebilir miyiz?
Benden yaşça ve deneyimce büyükler ile konuşmayı ve tarihi araştırmayı severim. Bu ilgimden dolayıdır ki, orijinalde gerçek Türk kanı olan göçmen bir ailenin oğluyum bilgisini paylaşabiliyorum. 1800 li yıllarda Kazakistan’dan Anadolu’ya göçmüş, bir süre Selanik’te yaşamış ve 1800’li yılların sonunda Selanik’ten Edirne’ye göçmüş bir ailenin mensubuyum. Babam Hasan Manav, ulu önder Atatürk’ün ebediyete intikalinden bir yıl sonra hayata gelmiş büyük bir ailenin son ve tek erkek çocuğudur. Tabak (deri) ve bostan işleri ile uğraşan ve bu sebepten soyadı kanunda Manav soyadını almış, Keşan Edirne’de seçkin bir ailenin maddi kriz ve yokluk döneminde dünyaya gelen babamı, iş sahibi olması beklentisi ve öngörüsü ile İstanbul’a göndermişler. Ben de 25 Mart 1969 da İstanbul’da hayata gelmişim. Yani, doğma büyüme İstanbulluyum. Benden 4 yaş küçük bir kız kardeşim 4 yaş büyük bir kız kardeşim var. Eğitim hayatımı; Muhittin Üstündag İlkokulu, Çavuşoğlu Lisesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği, Kuzey Londra Politeknik Yüksek Okulu ve Kuzey Londra Üniversite Polimer Mühendisliği olarak sıralayabilirim. Polimer Mühendisliği bölümünü okul ikinciliği ile bitirip İstanbul’a 1992 senesinde döndüm, 1 yıllık bir çalışma hayatından sonra vatani görevim için Diyarbakır’a gidip 1995 yılında bu şanlı görevi tamamladım. 2000 yılında evlendim, birisi 12, birisi 4 yaşında diğeri de cennette olan 3 kız çocuğu babasıyım.
İş hayatıma; 13 yaşımdan 26 yaşına kadar Pazar günleri ve yaz tatillerinde sadece bir hafta hariç olmak üzere, babam tarafından ciddi anlamda çok çalıştırılarak çırak olarak başladım. Bu dönemde her oğul gibi babama çok kızıyordum ama şimdi anladım ki gerçek temeli ve tecrübeyi o dönemde kazanmışım. Asıl Profesyonel hayatıma ise 1996 yılında vatani görevimi bitirdikten sonra başladım.
1996 yılından bu yana geçen 20 senelik profesyonel hayatımı şu şekilde özetleyebilirim:
- Aile şirketimiz olan Hasmak Plastik Makineleri firmamızın makine imalatını bırakma kararı sonrasında dünyanın en büyük Plastik Enjeksiyon üreticisi Çinli bir firma ile anlaşıp 1997 senesinde ilk Çin makinesini Türkiye’ye ithalini gerçekleştirdik.
- 1998 senesinde ortağım Cem Özkaracalar ile beraber Plastik üretimlerinde kullanılan tasarruf, kalite ve otomasyon için gerekli yardımcı ekipmanlar işini layıkı ile Türkiye’de yapan ilk firma olmak için Hastek firmasını kurduk.
- 1999 senesinde Plastik hakkında her konuda danışmanlık hizmeti veren, özellikle Plastik bilgi birikimimizi bire bir üreticiler ile ve internet ortamındaki mecralarımızda (www.plastikciyiz.biz) paylaştığımız Hasboy firmasını kurduk.
- 2005 senesinde 3 arkadaşımla beraber, Türkiye’de ilk Internet Protokolü üzerinden yayın yapan IPTV sistemleri yazılımı yapan bir firma kurduk ve geliştirdik. Ortaklarım ile görüş ayrılığı yüzünden 2010 yılında ayrılmış olduğum bu iş için verdiğim emekler sonucunda IPTV teknolojisini Türkiye’ye tanıştıran ilk kişilerden biri olmaktan gurur duyuyorum.
1962 yılında kurulan HASMAK’dan, 1998 yılında kurulan HASTEK’e uzanan 56 yıllık kurumsal birikimin öyküsünü okurlarımızla paylaşır mısınız?
1962 senesinde yokluklar ile plastik enjeksiyon makinesi yedek parçaları imalatı ile işe başlayan babam, gece gündüz, bayram seyran demeden çok çalışıp, kendi marka makinesini de Hasmak ismiyle üretmiş ve o dönemde pazarda ciddi bir paya sahip olmuştur. Kaliteden ödün vermeden, satış kadar teknik servis ve hizmetin önemini her seferinde bizlere öğretmiş olan babam Hasan Manav’a bana ilettiği bu tecrübe mirası için ne kadar teşekkür etsem azdır.
1995 senesinde tüm çalışanlarının hepsini iş sahibi yaparak, emekli olmaya karar veren babam, makine imalatını kapattı. Askerlik görevimden döndüğümde sadece birkaç kişilik kadro ile yedek parça ve kovan vida imalatı devam ediyordu. Babam bana ne yapmak istiyorsam destek olacağını söyleyerek karar vermemi istedi. Yaptığım araştırmalar sonucunda makine imalatı konusunda Türkiye de standardın dışında bir üretim yapılamayacağını ve ancak dış destekli bir üretimin plastik makine imalatında başarılı olabileceği kararına vardım. Yurtdışında okumamın avantajı ile dünyadaki gelişmelerin nasıl şekillendiğini yakından takip etmekteyim. Bu deneyimim doğrultusunda da Çin’in dünyanın üretim merkezi olacağını biliyordum. Plastik sektöründe Çin Halk Cumhuriyetine gidip bu ülkeden ilk Plastik enjeksiyon makinesini ithal eden kişi olarak Devlet İstatistik Enstitüsü 1997 kayıtlarına geçtik. Plastik enjeksiyon makinesi haricinde Uzak doğudan Türkiye’ye ilk Plastik Hammadde Kurutma fırınları ve emicileri mümessilliğini aldık ve ortağım Cem Özkaracalar ile yardımcı ekipmanlar konusunda 1998 de Hastek firmamızı kurduk.
Ortağım Cem Özkaracalar ile birlikte yol aldığımız bu dolu dolu 20 senelik maceramızda, irili ufaklı on binlerce plastik enjeksiyon makinesi ve yardımcı ekipmanları satışı gerçekleştiren Hastek kuruluşumuz, şimdilerde yaklaşık 50 kişilik dev teknik hizmet kadrosu ile plastik sektöründe konusunda en iyi hizmeti veren kuruluş olmuştur. Her yıl yaptırdığımız müşteri memnuniyeti ölçümlemelerinde çıkan %98,4-%99 memnuniyet oranı da bunu ispatlamaktadır.
Plastik tesis otomasyonunda çözümler sunan HASTEK’in çalışma alanları, hizmetleri ve yakın gelecekteki hedefleri hakkında bilgi verir misiniz?
Ben ve ortağım Cem Özkaracalar, hep plastik üreticisi ile yakın temasta bulunup, onlarla tesislerinde bol bol görüşüp, onların ihtiyaçları ve görüşlerinden faydalanarak yatırımlar yapmışızdır. Çünkü bizim ilk amacımız, mühendis olarak sektöre bir şeyler katmak, ülkeye faydalı olmaktır. Seçtiğimiz tüm ürün ve mümesillikler de bu yönde alanında en iyi olan firma ve ürünlerdir.
Her zaman olduğu gibi yakın gelecekteki hedeflerimizin en önde geleni, satış sonrası hizmetler konusunda Türkiye’nin zaten en verimli ve en büyük Hastek teknik servis takımına yeni eğitimli arkadaşlar katmaktır.
Diğer bir hedefimiz, tasarruf sağlayan ileri teknoloji ürünlerini, en uygun fiyatlar ile vakit kaybettirmeden kısa teslim tarihleri ile depomuzdan hemen teslim edip sanayicimizin bir an önce daha ucuza üretimini ve rekabet gücünü arttırmasını sağlamaktır. Kazanan sanayici müşteri her zaman, bize de ülkemize de kazanır düşüncesi ile ve müşterilerimiz ile bir ortak mantalitesi ile çalışmamız sayesinde müşteri portföyümüz 10 Binlerin üzerine çıkmıştır.
Plastik sektörümüzün, makine ekipman ihtiyaçlarını karşılama aşamasına, özellikle değerlendirmesi gereken kriterler sizce nedir? Üretim-makine seçimi ikilemini açar mısınız?
Makine ve ekipman seçimi, üretilecek ürünün ölçü, özellik ve hedef üretim adetleri göz önünde bulundurularak belirli mühendislik hesaplamaları ile yapılmalıdır. Biz mühendislik kadromuz ile her sattığımız ürünün, müşterimize teknik olarak en uygun ürün olup olmadığını belirleyerek satarız. Bazı büyük firmalar haricinde Türkiye’deki genel müşteri portföyü bu hesaplamaları göz önünde bulundurmadan, rakibimde bu var bana bu makine veya cihaz yeter mantalitesi ile teklif istemekte ve teklifleri karşılaştırırken de fiyat özellik kıstası konusunda dikkat etmeden en ucuzunu alma meylindedir. Halbuki makine ve cihaz alırken, makinenin teknik yeterliliğinin yanı sıra, verimine (kullanılan enerjiye karşılık alınan ürün ve kalitesi), bakılması ve alınan fiyat teklifleri buna göre oranlanarak karar verilmesi gerekmektedir.
Türkiye plastik makine sektörü hakkındaki görüşlerinizi belirterek, yerli makine üreticilerinin dünya pazarlarında daha etkin rol almaları adına yapılabilecek çalışmalar hakkındaki öngörülerinizi öğrenebilir miyiz?
Eski bir makine imalatçısı oğlu olarak, Türkiye’de makine üretiminin artmasını çok isterim. Hatta makine üretimi yapmak da gerçekleştirmek istediğim hayallerimden biri ama bu hayalimin gerçeğe dönüşmesi, bir takım kanun ve gerçek teşvik düzenlemelerinin yapılmasına bağlıdır. Bu bahsettiğim teşvik; sadece hükümet para versin, bedava arsa versin gibi yüzeysel şeyler değildir. Yapılması gereken ilk şey, makine imalatı için gerekli tüm parça ve işlemlerin üretimi için yan sanayilere teşvik ve destekler vermek ve makine imalatçısı ile birlikte güçlü bir yan sanayi oluşturmaktır. Uzak doğuda yüzlerce imalatçı gezen biri olarak; bu işten gerçekten anlayan tecrübeli kişilerden oluşan bir komitenin, kapsamlı bir proje yapmadan ve bunu hükümete sunmadan da olacağına inanmıyorum. Şu andaki durumda makine imalatı yapan dostlarımızın neler çektiğini görüyorum. Makine üreticimizin bu yan sanayi yoksunluğu haricinde dünya pazarlarında etkin rol alabilmesi için gerekli tanıtım bütçesi, Ar-Ge ve teknolojik gelişmeler için ayırabilecek bütçeleri olmadığından, etkin rol alabilmeleri neredeyse imkansızdır. Bunun yolu; ya hükümetin daha fazla ve etkin bir şekilde teşvik ve destek vermesi, ya da mevcut üreticilerimizin yabancı ortaklar ile yatırım sermayelerini genişleterek bu işi yapabilmeleridir.
Genel hatları ile Türkiye plastik sektörünün projeksiyonu hakkında neler söylersiniz?
Aslında Türkiye bir hayvancılık ve tarım ülkesi ve dolayısı ile hammadde anlamında tekstil bu ülkenin asıl konusu olmuş yıllardır. Plastik dünyada sadece 150 yıllık mazisi ile öyle bir malzeme ki, bu konuya yapılacak her yatırım, diğer tüm sektörlere hitap edebilen bir yatırımdır. Dolayısı ile bu genç malzemenin ucundan tutup Türkiye’yi plastik konusunda en ileri düzeyde teknolojiye sahip bir ülke konumuna getirmek, Türkiye’nin belki de çıkış yoludur. Ayrıca ülkemize yapılan teknolojik yatırımları diğer sektörlere nazaran daha çabuk arttıracak bir konudur. Aldığımız verilerden Türkiye Plastik sektörünün gittikçe geliştiğini görüyoruz ancak ben bu gelişim hızının yeteri kadar olduğu kanaatinde değilim. Bu kanaate varmamın sebebi ise yaşadığım tecrübeler ve plastik sektörünün genelini tanımamdır. Ülkemizde plastik konusunda eğitim ve Ar-Ge yatırımına kaynak bulabilen firma sayısı az oldukça, firmaların bu eğitim ve Ar-Ge konusunda fon ayırmadan yollarına devam etmesi sürdükçe, bu görünen büyümenin çok suni olduğunu ve yakın gelecekte duracağını veya gerileyeceği gerçeğini ortaya çıkacaktır. Bu konudaki pesimist düşüncemin terse dönebilmesi için mevcut hükümetin dikkatini çeken önemli projelerin çeşitli komitelerimiz tarafından sunulmasının orta vadede etkili olacağını düşünüyorum. Bence bu projelerden en önemlisi ise özellikle mühendislik plastikleri hammaddelerinin Türkiye’de üretilmesi konusudur.
Sektörde gördüğüm en büyük eksiklik teknik eğitim ve dolayısı ile teknik personel eksikliğidir. Eğitim para ile olmaktadır. Her şeyi de hükümetten beklememek gerekir. Bu sektörden ekmek yiyen herkesin kendi güçleri doğrultusunda eğitime fon ayırmasını, zekatlarını öncelikle bu sektörün eğitimi için çalışan kurumlara aktarması gerekmektedir.
Para veya zekat vermek de tek başına eğitimi kalkındırmaz. Eğitime verdiğiniz imkanların nasıl kullanıldığını denetlemek, gerektiği yerde fikir ve destekler vermek ve bu işe vakit de ayırmak gerekir.
Bunu bir örnek ile somutlaştırmak isterim; Sektörümüzün eğitimini geliştirmek için kurulan PAGEV kurumumuzun üye sayısı ile Türk plastik sektöründe iştigal eden firma sayısını oranlarsak %1 bile bir oran çıkmamaktadır ki bu rakam, sektörün eğitime verdiği önemin oranını göstermektedir. Halbuki herkes yetişmiş eleman bulamamaktan yakınmaktadır. Çözümün ne olduğu ve kimlerin artık ne yapması gerektiği de zaten bellidir. Umarım bu sektörden ekmek yiyen herkes; gerek maddi, gerekse manevi olarak bu sektör için kurulmuş vakıf ve derneklere desteklerini verirler.